Anasayfa » FAZLAYA DAİR HAKLARIN SAKLI TUTULMASI

FAZLAYA DAİR HAKLARIN SAKLI TUTULMASI

FAZLAYA DAİR HAKLARIN SAKLI TUTULMASI

FAZLAYA DAİR HAKALRIN SAKLI TUTULMASI

 

11.01.2011 tarihli Borçlar Kanunu 163. Madde; Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. “şeklindedir.

Bunun anlamı, borçluların sorumluluğunun, borcun tamamının ödeninceye kadar devam edeceğidir.

Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam edeceğinden seçimlik hak kullanılsa dahi borcun son bulduğundan, davacının bir daha dava açamayacağından bahsedilemez. Bu nedenle borçlu kısmi eda içeren yargısal işleminden sonra zamanaşımı süresince borcun tamamı ödeninceye kadar talep etmediği kısma ilişkin eda istemli yargısal işlem yapabilir.

 

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2014/1011 E., 2014/2820 sayılı kararına göre;

Müteselsil borçlulukta alacaklı, alacağının tamamını veya bir kısmını karşısındaki borçlulardan dilediği birinden isteyebilmek imkanına sahip bulunduğu gibi, borçlular da alacaklıya karşı borç sona erinceye kadar hep birlikte sorumlu olmakta devam ederler. “şeklindedir.

Alacaklı borçlulardan birine karşı, borcun tamamı için dava açmış ve tahsiline ilişkin karar almış olsa dahi, borç henüz ödenmiş olmadıkça, diğer borçlulara karşı da dava açabilir. Çünkü borçluların sorumluluğu borcun tamamı ödeninceye kadar her halükarda devam eder.( Turgut Uygur, syf 1017.- )

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/9-2190 E.,2014/4 sayılı kararına göre;Dava, işçilik alacaklarının tazmini istemine ilişkindir. Kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür. Kısmî ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmî ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir. Bir davanın kısmi dava mı, yoksa tam dava mı olduğu, dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı” ile ilgilidir. Davacı bu ya da benzeri ifadeleri kullanmışsa, “kısmi dava” açtığı sonucuna varılır. Davacının bu yolda bir beyanda bulunmaksızın açtığı dava ise bir “tam dava”dır. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, geriye kalan haktan zımnen feragat edilmiş sayılır. Dava konusunun ıslah yoluyla artırılabilmesi ancak davacının kısmi dava açmış bulunmasına ve haklarını saklı tutmuş olmasına bağlıdır. Davacının dava dilekçesinde talep konusu alacaklardan fazlaya ilişkin haklarını saklı  tutmadığı gibi, davayı da kısmi dava olarak açmadığından, davacı dava konusu yapmadığı ve saklı tutmadığı kısımlardan zımnen vazgeçmiş sayılacağından, fazlaya  ilişkin isteklerinin reddine karar verilmesi gerekir.”

 

 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2004/4-200 E.,  E.,2004/227 sayılı kararına göre;Alacaklı, alacağının tümü hakkında dava açmak zorunda olmayıp fazlaya  ilişkin hakkını saklı tutmak kayıt ve şartıyla, alacağının önce bir bölümünü, sonra kalan bölümünü talep edebilir. Görülmekte olan davanın dilekçesinde, "fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmamış olduğu" çekişmesizdir.

……..yasal durum itibariyle, kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı  tutmuş olan davacı ek dava açabileceği gibi, dilerse, ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o ( kısmi ) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür……” şeklindedir.

 

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2009/3938 E., 2010/851 sayılı kararına göre; Davacı vekili, müvekkili şirketin davalıya kömür satışından dolayı Ankara 9.Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı alacak davasında ana para ve temerrüt faizine hükmedildiğini, talep edilen miktarlara dava tarihinden itibaren faiz istenilmemekle birlikte fazlaya ait hakların  saklı tutulduğunu, başlattıkları  icra takibi ile mahkeme kararındaki ana para, temerrüt faizi ve fer'ilerinin talep edildiğini, Ankara 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin dava tarihi olan 19.01.2005 ile hükmedilen miktarlar için başlatılan takibin takip tarihi olan 30.01.2007 tarihleri arasındaki faiz alacağını müvekkilinin istemediğini ileri sürerek bu davada 53.680 TL asıl alacaktan hesaplanan 15.520 TL yasal faiz alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, kesin hüküm itirazında bulunmuş, temerrüt faizinde fazlaya ait haklar saklı tutulmuş bile olsa yeni dava açılamayacağını, asıl borcun ödendiğini ve ihtirazi kayıt koymayan davacının temerrüt faizini isteyemeyeceğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, dosya kapsamına göre fazlaya dair hakların saklı tutulması sebebi ile davacının ilk davada istenmeyen kısım için dava açabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA karar verilmiştir.” Denilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/9-1559 E., 2013/1461 sayılı kararına göre;

Uygulamada, fazlaya  ilişkin hakların saklı tutulması , dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.

Alacak miktarını gerçekte olduğundan daha az bildiren ve fazlaya  ilişkin hakkını da saklı  tutmayan alacaklının, bu şekilde, alacağını bu az miktarla sınırladığı, dolayısıyla da, fazla kısım yönünden zımni bir feragatte bulunmuş olduğu, öğretide ve Yargıtay kararlarında kabul edilmektedir. O halde, davasında fazla hak bakımından ihtirazi kayıt bildirmemiş olan bir alacaklının, HUMK. m. 185/2 çerçevesinde davalının muvafakat etmesi hali dışında, bu alacak bölümü yönünden, ıslah veya ek dava yoluyla talepte bulunamayacağının kabulü gerekir ise fazlaya dair haklarını saklı tutan yönünden ilk talep kısmi talep-kısmi dava olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C:2, s. 1530 vd. Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2000, sayfa: 233; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.03.1986 gün ve Esas:l984/4-797, Karar: 1986/299; ayrıca, 15.11.1989 gün ve Esas: 1989/4-415, Karar: 1989/587 sayılı kararı ).

 

Fazlaya ilişkin haklar saklı  tutulmadığı için kısmi dava olarak nitelendirilmesine olanak bulunmayan, o nedenle de tam dava olarak kabulü gereken bir davadan sonra, alacağın kalan bölümü için ayrı ( ek ) bir dava açılması durumunda, önceki ( tam ) davada mahkemenin alacağın tamamı hakkında karar vermiş olması karşısında, kesin hüküm nedeniyle ek davanın reddi gerekir. (  Alman ve İsviçre Federal Mahkemesi Kararlarında ve bir kısım Alman Hukukçuları tarafından benimsendiği anlaşılmaktadır. Alman Federal Mahkemesi BGHZ 34. sh: 337 vd, BGHZ 34 sh. 367-368, İsviçre Federal Mahkemesinin SJZ 28 sh: 325 ( Baki Kuru, age sh:1538 dip not 255 ve 256 ).

İhtirazi kayıt ileri sürme hakkının kaynağını oluşturan BK’nın 113. maddesi genel hüküm niteliğindedir. ( “…para borçlarına ilişkin genel nitelikteki hukuk kuralı olan B.K.nun 113. maddesi…” (YHGK’nun 09.6.2004 tarih 2004/12-320-345 sayılı kararı.)

İhtirazi kayıt, alacaklının bazı hakları ileride kullanmakta serbest bulunduğuna dair irade açıklamasıdır. İhtirazi kaydın arkasında hak arama yollarının açık tutulması, en önemlisi de hukuksal güvenliğin sağlanması gerekçesi bulunmaktadır. Alacaklının yapılan eksik ifaya karşı ihtirazi kayıt koyma isteminin karşı tarafça kabul edilmemesi yasanın alacaklıya tanıdığı hakkın kullanılmasının engellenmesi anlamına geleceği için bu hakkın kullanılmasının karşı tarafça engellenmesi söz konusu olamaz. Alacaklının ihtirazi kayıt hakkını kullanırken buna gerekçe gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır.Hak sahibinin hakkın kullanımına ilişkin irade beyanı muhatap tarafından şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaşılması gerekir. Dolayısı ile hak sahibi hakkın kullanımına ilişkin irade beyanını sözlü olarak muhataba açıklayabilir. Bu anlamda hak sahibi ifadan önce veya ifa sırasında, “ihtirazen, ihtirazi kayıtla, alacağın kalan kısmına ilişkin haklarımı saklı tutuyorum, faiz hakkım saklıdır…vb” biçiminde ifa beklentisini gösteren sözcükler kullanmak suretiyle açıklayabilir. Yargıtay bir kararında ihtirazi kayıt (önkoşul) konusunda “alacaklının borçluya karşı yönelttiği bir irade bildirimi ile yapılır. Önkoşul ileri sürme hakkı, bir hakkın korunmasına yarayan yenilik doğuran haklardandır…” nitelemesinde bulunmuştur. (Y. 13. HD’nin 02.11.1994 tarih, 1994/6201-1952 sayılı kararı.)* (Halil Yavuz- Hakim –TBB Dergisi sayı 66)